27 Ağustos 2013 Salı

NASIL GİDİLİR KAF DAĞI'NIN ARDINA?

                       
                                         

   
       Umut bir uzak ülke imiş, Kaf Dağı'nın ardında...Nice yiğitler can vermiş zorlu yollarında.Nicesinin gözü korkmuş, çıkamamış yola. Nicesi az gitmiş uz gitmiş, bir de bakmış ancak bir arpa boyu yol gitmiş. Nicesi yolda gördüklerine değişmiş hayallerini.Nicesi çok az yolu kaldığını bilemeden vazgeçmiş yolalmaktan. Nice sonra,  çok azı ulaşabilmiş Kaf Dağı'na. "UMUT" denilen ülkeyi gördüğünde gözleri, daha önce böylesi güzelini görmedik demişler. "Yürüdüğümüz zorlu yollar, çektiğimiz tüm sıkıntılar, tüm hüzünler, bu güzellik karşısında  Güneş'i gören kar taneleri gibi eriyip gitti, şimdi bahar vaktidir", demişler.İşte bu ülkeye varan çok az kişi erişmiş sonsuz mutluluğa.Ve sonsuza kadar mutlu yaşamışlar...



     Gökten elmalar düşmüş, bu masalı okuyanların başına. Bu masalı yaşayanların başına ise , umut yağarmış her gün, mutluluk seli olurmuş tüm ülkede. Kötülük nedir bilmezler, acıyı hiç tatmazlarmış. Mesela  "Sarin" isimli canavar  füzeler yokmuş, çocukları acı bir tatla sonsuz uykuya daldıran.Annesinin kucağında, babasının kollarında neşe ile gülerken, birden gülücükleri kesiveren, cadıların büyüleri yokmuş.Altın havuzunda daha çok yüzebilmek  için, altınlarına altın eklemek için, kötülere yardım eden varyemezler yokmuş. İyi sandıklarının kötü, alim sandıklarının cahil, mümin sandıklarının facir olduğu , iki yüzlü bir dünya yokmuş velhasıl. Kötüler Kaf Dağı'nın diğer yakasında kalmış, bu ülkeye geçemezmiş artık.
     Bu ülkede yalnızca neşeli şarkıları varmış çocukların, annelerin güzel ninnileri, babaların getirdiği uçan balonlar varmış. Şekerlemeler varmış rengarenk, gökkuşağı renginde imiş ağaçlar.Her yanda tonton nineler, dedeler varmış, cepleri çikolata ile dolu. Her seferinde çocukların başını okşar , istedikleri kadar verirmiş ceplerindekilerden. Açlık nedir bilmezlermiş, susuzluk? , hiç duymamışlar. Bebekken ölmek, evcilik oynarken, "hadi ben doktorum sen de hastasın, tamam mı?" dediği sırada arkadaşına, onlara sormadan oyunlarını bitiren şu gaz, şu bomba, şu mermi , şu açlık, şu zulüm her ne ise ismi işte yokmuş...Yokmuş..Yanmış bitmiş kül olmuş..Kül olmuş gerçekten..Hiç olmuş. Olmamış ki ya da. Olmamış böyle birşey. Hiç olmamış. Uyanmışız bir sabah ve aslında tüm bu acılar, annelerin kucağından ayıramadığı sessiz yavrular, bir babanın kızlarına "Ben şimdi sizsiz nasıl yaşarım" sorusu, hiç yaşanmamış. Bir baba belki de vakit bulupta uzun uzun sohbet edemediği kızını, sonsuzluğa uğurlayıp, ardından bir mektup yazmamış.Biz bunları görmemiş, yaşamamışız.Babalar ve kızları böyle ayrılmamış, böyle koparılmamış birbirinden.Hepsi bir masalmış tüm bu seyreylediklerimiz. Masalı anlatan anlatmış,dinleyen dinlemiş.Masal nihayete ermiş. Ve sonsuza kadar mutlu yaşamışlar...
     Sahi neredeydi bu "Umut" ülkesi?..Nasıl gidilir Kaf Dağı'nın ardına?..
     

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...