27 Ağustos 2013 Salı

NASIL GİDİLİR KAF DAĞI'NIN ARDINA?

                       
                                         

   
       Umut bir uzak ülke imiş, Kaf Dağı'nın ardında...Nice yiğitler can vermiş zorlu yollarında.Nicesinin gözü korkmuş, çıkamamış yola. Nicesi az gitmiş uz gitmiş, bir de bakmış ancak bir arpa boyu yol gitmiş. Nicesi yolda gördüklerine değişmiş hayallerini.Nicesi çok az yolu kaldığını bilemeden vazgeçmiş yolalmaktan. Nice sonra,  çok azı ulaşabilmiş Kaf Dağı'na. "UMUT" denilen ülkeyi gördüğünde gözleri, daha önce böylesi güzelini görmedik demişler. "Yürüdüğümüz zorlu yollar, çektiğimiz tüm sıkıntılar, tüm hüzünler, bu güzellik karşısında  Güneş'i gören kar taneleri gibi eriyip gitti, şimdi bahar vaktidir", demişler.İşte bu ülkeye varan çok az kişi erişmiş sonsuz mutluluğa.Ve sonsuza kadar mutlu yaşamışlar...

16 Ağustos 2013 Cuma

Saklı Kitap

   
                           


      "Çocukluğumdan beri severim kitap fuarlarını gezmeyi, sıra sıra raflara dizilmiş kitaplar arasında kendimi,  küçük bir tavşan deliğinden Alice Harikalar Diyarı'na yuvarlanmış gibi hissederim. Tüm nefesimle içime çektiğim kitap kokusu, bir fırının önünden geçerken esen taze ekmek kokusu gibidir. Sıcacık, çocuksu, mütevazi ve doyurucu. Kitap/Ekmek... Kelimeler yan yana dizilir de birbirine karışıverir beynimin içinde. Ben bir rüya aleminde gibi gezerim kitaplar arasında.

15 Ağustos 2013 Perşembe

Uyanacağız Bir Sabah




    
      Bir ses, tarif edemediğim korkunç bir ses vardı, gittikçe şiddeti artan. Beynimin tüm hücrelerinde yankılanan, bir karabasan gibi etrafımı saran, korkunç bir ses... Her nasılsa ve her nedense susturamıyordum bu sesi, sıkışmış, daracık bir yerde boğuluyordum. Beynim infilak edecekti neredeyse ama bir türlü dinmiyordu bu ses. Karanlık, gürültülü, hem var hem yok bir mekandaydım sanki. Neden sonra bilmiyorum, bir an gözlerimi açtım. Yatağın başında titreyen telefonun alarmı çalıyordu hala, kalktım, kapattım. Tüm rahatsız edici gürültüler o an son bulmuştu. Sadece açık pencereden usulca içeriye giren rüzgarın nazik sesi ve insana unuttuğu cenneti hatırlatan kuş cıvıltıları vardı. Az önceki karanlığa nispeten oda yeni doğan güneşin aydınlığını taşıyordu. Aynada kırılan ışık farklı renklere bürünmüş, güzelliğimi seyret diyordu adeta.
    "Rüyaymış" dedim, "Rüyaymış, rüya ..." .Bir rüyada imişim bitmeyecek sandığım o anlarda. Ne kadar uzundu yaşarken,  halbuki birkaç dakika imiş. Susturamadığım, beynimin tüm hücrelerinden tek tek yankılanan o ses sadece telefonun alarmı imiş. Ne korkunç bir hal, mekansız ve zamansız bir arafta, sadece acı bir gürültü. Halbuki hepsi yalnızca bir rüyadan ibaretmiş. Mış, miş.. Koskoca bir alem, koskoca bir hayat, mış ve miş, sadece bu ekler kadar anlamlı imiş.
     Şükrettim  bu rüyanın bitişine, uyandırılışıma. Şükrettim kalbime dolan huzura, şükrettim doğan Güneş'e ve aydınlığa, şükrettim kuşların bu kadar güzel ötüşüne. Işığı ve kuşları Yaradan'a şükrettim. Eğer uyanmasaydım yaşadığım hal bana hakikatti, aslı bir rüya olanın...
     "Alem kendi kendisine nispeten, sadece bir hayal, hakikatin anlaşılması için bir rüyadır." **
     Belki hala bir rüyanın içindeyim, yaşarken uzun süren, bittiğinde birkaç dakika. Nasıl bir sabah bekliyor beni bilmiyorum. Pencereden süzülen bir meltem, hoş bir aydınlık ve neşe dolu cıvıltılar.. Ya da.. Böyle bir uyanma mı ölüm? Tüm mutluluklar bir göz açıp kapama kadar ve tüm acılar bir alarm sesini susturmakla bitecek. Nerede uyuduk ve nerede uyandık? Nasıl bir sabah bekliyor beni bilmiyorum. Rabbim uyanacağımız sabahı güzel eyle.


**Fususü'l-Hikem Okumaları İçin Anahtar, Ebu'l-Ala Afifi
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...