30 Aralık 2015 Çarşamba

Küflü Bir Bıçak Yarası

        


     İnsanlar hüsrandadır , yalnız iman edip salih amel işleyenler, birbirlerine Hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna .
     Yaşamak ağır bazen, sırtında küflü bir bıçak yarası , kabuk bağlasa da izi kalır gayrı . Bir yara birçok okumalardan tesirlidir çoğu zaman . Madem ki yaralanmana da izin veren O, der ki Mevla, " İnsandır güvenme , aldanma yârân  göründüğüne , aldatılırsın işte böyle , ne kuzu postlarına sığınır kurtlar bilmezsin sen , nasıl süslü kelamlarla kandırır , nasıl mert gözükür  nice namert bilmezsin, acizsin sen, yol gözlerken sen yolu bana düşsün diye , kimlerin yolunu aşındırır nice vefasız , sezmezsin zayıfsın sen. Gel sen yalnız bana güven , bana kul ol ki ben sana vefalı bir Efendi olayım , yalnız benden yardım dile ve yalnız bana güven ,benden gayrı sırtını dayandığın her dağ ile imtihan ederim seni, zordur sınanmak , acıdır hakikati görmek , için yanar ama insandır , zalimdir , görürsün , gösteririm sana. Gördükten sonra hüzne düşme emi. Allah kuluna zulmetmez çünkü , hakikati gösterir ki aldananlardan olmasın daha. Üzülme!  Bir gölgelenme bu ömür. Niceleri geldi, niceleri geçti şu ağacın altından . Asıl gideceğin vatan mühim , üzüleceksen , endişeleneceksen ona üzül. İnananlara hakiki hüzün yoktur, her hüzün de bir sevince çıkar,  bil ey garip kul. Bir kalbi mahzun eden üzülsün gayri, o dertlensin haline. Yalana, riyâya bulaşanlar üzülsün . Benim dinim samimiyettir. Bizi aldatan bizden değildir ."

Allahu alem, Elhamdulillah .....



"Lâilâhe illâ Ente subhâneke innî kuntu minezzâlimîn"
 
"Senden başka ilah yoktur.Seni her türlü noksanlıktan tenzih ederim.Gerçekten ben kendine zulmedenlerden oldum"
 



*Görsel: http://www.biosciencia.com/ sitesinden

29 Aralık 2015 Salı

Kırık Gramofon

                             
                           




     Arnavut kaldırımlı dar sokakta ağır adımlarla ilerliyordu, sicim gibi yağan yağmura aldırmadan. Kendini korumaktan aciz şemsiyesini, adeta ıslanmak için taşıyordu. Her yer kuru da o ve şemsiyesi ıslaktı sanki. "Ne garip bir gün" diye söylendi kendi kendine. Hem yağmura "rahmet yağıyor " derdi babannem diye düşündü." Gerçi bu yağmura nasıl rahmet demeli bilmem, bu Ağustos sıcağında, biraz olsa serinletir belki diye düşündüğümüz yağmur bile serinletmiyor artık bizi. Düştüğü yeri yakıp kavuruyor, kurutuyor adeta."  Bu düşüncelerle ilerlemeye devam etti.  Yürüdü, yürüdü , ne kadar yürüdüğünü bilmeden gücü yettiğince yürüdü. Bir ara :
-Eskiciiiii,eskiler alıyoooooooooor...
 narası ile tahta arabasını çeke çeke ilerleyen eskicinin sesi ile kendine geldi. 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...